John William Waterhouse Mermaid adlı yağlı boya tablosunu 1901 yılında resmetmiştir. Sanatçı kayalık bir koyun sahilinde denizkızı şeklinde çekici, şehvetli bir genç kadını betimleyerek çarpıcı ve fantastik bir erotizm ortamı yaratıyor. Diğer birden fazla eserin aksine, Waterhouse burada edebiyattan ya da mitolojiden belirli bir sahne değil, hayal gücünden veya yerel bilgilerden türetilen bir sahne çiziyor. Sonuç olarak bu eserde çok az anlatı mevcuttur.
Mermaid adlı muhteşem denizkızı tablosu John William Waterhouse adlı ressama aittir. Mükemmel bir hayal ürünü olan bu tablo çekici ve şehvetli bir denizkızı tablosudur. Waterhouse, güzel denizkızının ve onun savunmasızlığının izleyiciye erişebilirliğinin, kompozisyonunun tartışmasız odak noktası olarak hareket ettiği bir durum yaratır.
1901 yılında resmedilen denizkızı tablosu ressamın diğer tablolarından farklı olarak bir hayal ürünüdür. Resme ilk bakıldığı zaman bu dişi yaratığın bacakları bulunmuyor sadece yüzgeçleri var. Böylece burada suyun dışında ve kayaların üzerinde oturduğu için tamamen savunmasız ve açıkta olarak sunar.
Bu yaratığı sadece bu şekilde gerçek bir sudan çıkmış balık olarak tasvir etmek ile kalmaz, aynı zamanda olağanüstü uzun, gösterişli saçlarını tararken onu dalgın uzaklara bakmasını sağlamaktadır. Sanatçı, bu özel duruşu karakterine dâhil ederek, gözlemcinin özellikle de erkeğin bakışını tamamen davet eden bir kadın figürü yaratır.
Yukarıdaki ürüne görsele tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Waterhouse, bir büyücü olarak denizkızının daha karanlık mitolojisiyle ilgileniyordu. Denizkızları geleneksel olarak büyüleyici şarkılarıyla denizcileri ölüme çeken sirenlerdi. Onlar da trajik figürlerdi, çünkü denizkızları özlem duydukları insan dünyasında hayatta kalamazlardı ve erkekler sulak âlemlerinde var olamazdı, bu yüzden herhangi bir ilişkiye mahkûm edildi.
Waterhouse’un resminde hiçbir denizci tasvir edilmemiştir, bu nedenle bir siren olmasına rağmen denizkızı, balık kuyruğu da olsa çekici, oldukça yalnız bir figür olarak gösterilmiştir. Denizkızı izole bir koyda tek başına otururken, şarkı söylerken aralanmış dudaklarıyla rüya gibi uzun saçlarını tararken, uyandırdığı hafif melankolik bir atmosfer yanında bazılarının ölü denizcilerin gözyaşlarından oluştuğuna inanılan incilerle dolu bir kabuk vardır