“Sanat nedir?” diye sorulduğunda aslında net bir cevap veremeyiz çoğu zaman. Çünkü bu sorunun net bir cevabı da yoktur. Sanat bir arayıştır, buluştur, dışavurumdur ve bazen de hatta çoğu zaman biraz deliliktir. Sanat tarihine eserleri ile damga vurmuş bazı psikolojik rahatsızlığı olan ressamlar bulunmaktadır. Oysa ki o eserlere baktığımızda çoğu zaman o ressamların hastalıklarını göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü delilik sanatın da bir parçasıdır. Bugünkü içeriğimizde sanat tarihinde psikolojik rahatsızlığı olan ressamları inceleyeceğiz. Gelin beraber bu deli ressamların sanat yolculuğunu inceleyelim. Keyifli okumalar dileriz.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Sanat tarihinin psikolojik rahatsızlığı olan ressamlarından biri Vincent Van Gogh’tur. Onun günümüzdeki popülerliğini gördükçe keşke yaşadığı dönem de bugüne nazaran biraz daha popüler olsaydı demeden edemeyiz. Yaşamında yalnızca bir tablosu satılan Vincent’in hayatı malesef elindeki boyaları yiyecek kadar kendini yoksul bir duruma getirmiştir. Her ne kadar günümüzden Van Gogh eserlerine baktığımızda çok naif bir empresyonizm görsek de sanatçı genç yaşlarında şizofren hastalığına kapılmıştı. İlerleyen yıllarda kendi kulağını kesmesi ve akıl hastanesinde yatması da hastalığını kanıtlıyordu. Sarı, mavi gibi canlı renkleri tuvaline işleyen ressam derin duyguları da empresyonist stilde aktarıyordu. Van Gogh sanat tarihinde şizofren ressamlar arasında yer alır. Siz de psikolojik rahatsızlığı olan ressamlar arasında yer alan Vincent Van Gogh’un birbirinden etkileyici resimlerini kanvas tablo formatı ile satın almak için Tablohane’yi ziyaret edebilirsiniz.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Edgar Degas sanat tarihinde en hareketli ve modern resimlerin sahibidir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Degas ailesinin baskısı ile hukuk eğitimi almaya zorlansa da sanata olan tutkusu onu devamlı sanatın içine çekmiştir. Resimlerinde empresyonizmin etkileri görülür. Edgar Degas eserleri tema olarak genellikle dans ve hareketle öne çıkar. Resimlerinde bale dansçıları ve at yarışları çeşitli kaffeler ve günlük yaşama dair izler görülür. Degas'ın resimlerine baktığımızda her ne kadar romantik bir hava sezilse de kendisi neredeyse ömrü boyunca depresyon ile mücadele etmiştir ve sanat tarihinde psikolojik rahatsızlığı olan ressamlar arasına girmiştir.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
İkonikleşen Çığlık tablosunun ressamı Edvard Munch da psikolojik rahatsızlığı olan ressamlar arasındadır. Kaldı ki, resme bakıldığında bu resmin sağlıklı bir psikolojide yapılmasının zor olduğu düşünülür. Çığlığın ardındaki bu adamın yaşamı ise uzun yıllar boyunca devam eden halüsinasyonlar, fobiler ve agorofobiler ve dönem dönem yoğun bir şekilde gelen depresyon ve intihar düşünceleri ile doludur. İşin ilginç tarafı tüm bu psikolojik rahatsızlıkları Çığlık tablosunda dışa vurmuştur ve bu dışavurumu bizler de rahatlıkla görebiliriz. Dolayısıyla Munch’ı yaşadığı hastalıklar ve eserleri gereğince korku ressamları kategorisine dahil edebiliriz. Siz de Munch’ın eserleri için inceleme sağlamak ve MDF tablo olarak satın almak için Tablohane’yi ziyaret edebilirisiniz.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Georgia O’Keeffe, Amerikan modernizmin en ünlü sanatçılarından biriydi. Henüz çocukken ünlü bir sanatçı olacağını biliyordu. Tıpkı diğer ressamlar gibi o da psikolojik rahatsızlığı olan ressamlar arasındadır. Georgia O'Keeffe eserleri ve tarzı ve öne çıkan nesneler sık sık değişse de genellikle tuvali tamamen dolduran bir veya iki çiçek sanatçının adeta otoportresi olmuştur. Resimlerindeki vurguların değişmesi ve bir süre aynı seyirde resim yapması da psikolojik rahatsızlıklarının bir göstergesidir. Sanatçı çoğu zaman gerçek ve hayal gücü arasındaki köprüde savrulup durdu. 1932 yılında yaşadığı ciddi sinir krizinden sonra bir süre tedavi gördü ve bir daha resim yapamadı.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Mark Rothko da bir başka psikolojik rahatsızlığı olan ressamlardan biridir. Resimlerine ve hayatına biraz dikkatle bakıldığında Rothko’nun ciddi anlamda karışık düşünceler silsilesi içinde yer aldığı belli olmaktadır. 1940’lı yıllara kadar daha figüratif fakat daha karmaşık resimler yapan sanatçı 40’dan sonra soyut resme yönelmiştir. Mark Rothko eserlerinde özellikle soyut resimlerinde mor, kırmızı ve özellikle sarı ve turuncu gibi canlı renk kültelerinin egemenliği görülür.
Yaşamında fiziksel açıdan da sağlık problemleri yaşayan sanatçı neredeyse ömrü boyunca depresyon ile mücadele etmiştir. Hatta bu ruhsal hastalığı hayatının son dönemlerinde öyle pekişmiştir ki hastalık ilerledikçe Rothko kendini sanata adamış ve daha fazla resim yapmıştır. Fakat 1970 yılında hastalık öyle ağır basmış ki sanatçı ne yazık ki kendi hayatına son vermiştir. Siz de psikolojik rahatsızlığı olan ressamlardan Mark Rothko’nun birbirinden değerli soyut eserlerini incelemek veya satın almak için Tablohane’yi ziyaret edebilirsiniz.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Sanat tarihinin en ünlü en usta isimlerinden biri Michelangelo Buonarroti de psikolojik rahatsızlığı olan ressamlardan biriydi. Bu durum döneminde yaşadığı çağdaş sanatçıların eserleri ile bir kıyaslama ve inceleme yapıldığında biraz anlaşılabilir fakat sadece bu durum sanatçının psikolojik hastalıkları olduğuna işaret etmez. Bazı sanat tarihçiler ise sanatçının yaptığı Atina Okulu Freskinde Herakleitos’a modellik yapan kişinin Michelangelo olduğunu yani Raphael’in sanatçının ruh halini bu şekilde yansıttığı ileri sürülür. Fakat tüm bu varsayımlar 15. yüzyılda yaşamış usta bir sanatçı için biraz sansasyonel yorumlar da olabilir. California Üniversitesi'nden bir uzman psikolog Michelangelo için depresyona ve melankoliye çok eğilimli olduğunu hatta bipolar bozukluk olabileceğini bile ileriye sürmüştür. Sistine Şapeli’nin görüntüsünü düşündüğümüzde de bu eseri sağlıklı bir psikolojideki bir insanın kolay kolay yapamayacağını algılayabiliriz. Dolayısıyla psikolojik rahatsızlığı olan ressamlardan Michelangelo, bipolar ressamlar arasında sayılabilir.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Paul Gauguin’in renkli post-empresyonist resimlerinin arkasında ciddi psikolojik sorunlar olduğunu biliyor muydunuz? Gauguin’in eserleri ve hayatı analiz edildiğinde Paul Gauguin eserlerinin aslında psikolojik tablolar olabileceğini bile söyleyebiliriz. Yaşamı dolu dolu sanatla ve hatta sanat organizasyonlarıyla geçti. Bizler sanatın içinde olan, sanatla çok haşır neşir olan insanların daha pozitif ve neşeli bir ruh haline sahip olabileceğini düşünürüz. Fakat Gauguin için durum öyle değildi. Gauguin’in depresyon ve narsistik kişilik bozukluğu tanısı bulunuyordu. Birçok intihar girişiminde bulundu ve hayatının bir dönemi alkol ve madde bağımlılığı ile seyretti ve psikolojik rahatsızlığı olan ressam 55 gibi bir genç yaşta yaşamını yitirdi. Birbirinden renkli Gauguin’in post-empresyonist eserleri Tablohane’den inceleyebilir, MDF tablo veya cam tablo seçenekleriyle dilediğiniz gibi satın alabilirsiniz.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Louis Wain sanat tarihinin bol kedili ve en karmaşık ressamlarından biridir. Louis Wain eserlerinde kedileri değişik şekillerde resmetmeyi çok seviyor ve sık sık yapıyordu. Hatta çoğu zaman onu kendileriniz antropomorfik (insani olayların başka canlıya atfedilmesi) tarzda görürüz. Resimlerinin tarihsel sürecini incelediğimizde sanatçının ruh halinin değişimini kolaylıkla anlayabiliriz. Sanata başladığı ilk dönemler yaptığı kedi resimleri daha normal ve illüstrasyonel olsa da sonradan sanatçının yaşadığı acı durumlar onu resmen hayat yolculuğunda şizofreniye doğru sürüklemiştir. Şizofren hastalığına yakalanan sanatçı, psikolojik rahatsızlığı olan ressamlar arasındadır.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Richard Dadd de bir başka psikolojik rahatsızlığı olan ressamlardan biridir. Sanatından hem doğu kültürü, oryantalizm etkileri görülürken hem de fantastik denebilecek kadar çok karmaşık tablolarının varlığından söz etmek mümkündür. Daha düzenli ve nizamlı ve doğu kültürünü yansıtan eserleri erken dönemlerinde yaptığını düşünebiliriz. Çünkü ilerleyen yıllarda karmaşıklaşan resimleri akıl hastanesinde yapacaktır. Richard Dadd eserlerinde doğa üstü resimlerinin detaylarına bakıldığında bugün bile anlamak zordur. Figürlerinde aklın idrak edemeyeceği bir hissiyat geçirir izleyiciye.
İlk psikotik atağını Nil nehrinde bir gemi gezisinde etrafındaki insanlara saldırarak geçirmiştir. Daha sonra babasının şeytan olduğuna inanarak ailesini öldürmeye çalışmıştır. Muhtemelen genetik olduğu düşünülen paranoid şizofreni hastası Richard Dadd, sanat tarihine etkileyici birçok eser bırakmıştır.
Yukarıdaki görsele tıklayarak ürünümüze ulaşabilirsiniz.
Rus asıllı Fransız ressam Stael, sanat tarihinde modern dönemin önemli sanatçılarından biriydi. Kaldı ki kendi döneminde kendi popülerliğini görmüş de bir sanatçıdır. Nicolas de Stael eserlerinde gelenekselliğe karşı çıkmış ve klasik olarak resmedilen sıradan manzara resimlerine bile yeni bir soyut tat katmıştır. Birinden farklı konuları ve teknikleri bir araya getirerek adeta gelenekselliğe meydan okuyan bir yaratıcılığı ve sanat tutkusu vardı. Fakat Stael de psikolojik rahatsızlığı olan ressamlardan biriydi. Kariyerinin çok iyi seyretmesine ve yaşadığı dönemde ünlü bir sanatçı olmasına karşın, muhtemelen çocukluk travmaları ve karmaşık düşüncelerinden kaynaklı depresyon onun da peşini bırakmadı ve 1955 yılında yeterince yaşadığını ifade ederek 11. kattan atlayarak yaşamına son verdi.
Önceki yazımıza https://www.tablohane.com/blog/raphael-oncesi-kardesligi-sanat-akimi-ve-onculeri-1256 linkinden ulaşabilirsiniz.